HPV – Smear – HPV Aşısı

HPV – Smear – HPV Aşısı

HPV – Smear – HPV Aşısı hakkında bilgiler.

PAP Smear Testi Nedir?

Pap Smear testi özellikle rahim ağzı (serviks) kanseri riskini belirlemek için yapılan bir tarama testidir. Rahim ağzı hücrelerindeki değişikliklerin ve hücresel anomalilerin henüz kansere dönüşmeden tespit edilebilmesini sağlar. Kanser öncüsü lezyonlara konulacak erken tanıya göre düzenlenecek tedaviler ileride rahim ağzı kanserinin oluşmasını engeller. Tedavi sonrasında sağlıklı yaşama devam edilir, gebe kalınabilir.

Rahim iç zarından (endometrium) da rahim ağzına hücreler dökülebildiği için Smear testi endometrium kanseri için de tarama testi olma özelliği taşır.

PAP Smear Testi Ne Zaman Yapılır?

Cinsel aktif kadınlarda her zaman smear testi yapılabilir. Bununla birlikte 21 yaşından itibaren smear testi yaptırılmalıdır.

21 yaş ile 29 yaş aralığındaki her kadının her 2-3 yılda 1 Pap Smear testi yaptırması önerilir. Birçok ulusal tarama programı bu biçimde sürdürülse de tarama testlerinin sıklığını belirleyen ana faktör toplum için maliyet-etkinlik analizidir. Pap-Smear testinin kişinin cinsel yaşamı da göz önünde bulundurularak kişiselleştirilmesi hasta açısından faydalı olacaktır.

29-65 yaş arasında Pap Smear testinin HPV testi ile birlikte yapılması halinde 5 yılda 1 yaptırılması önerilir.

65 yaş sonrasında hasta; cin2, cin3 denilen kansere varmayan rahim ağzındaki anormal değişiklikler nedeniyle takip edilmiş ise; 20 sene daha 3 senede 1 takip edilmeye devam edilir.

Birçok ülkede ilk gebelik muayenesinde Pap Smear testi yapılır.

Rahmi alınmış hastalarda tarama testi yapılmasına gerek yoktur. Fakat rahim ağzı kanseri ya da rahim ağzı kanserine varmayan cin2, cin3 gibi durumlar nedeniyle rahim alınmış ise taramaya vajende olası riskler açısından devam edilmelidir.

Kadınlar HPV aşısı olsa dahi Pap Smear takiplerini yaptırmalıdır.

AIDS veya bağışık sistemini baskılayan farklı hastalıklarda, cin2 cin3 gibi rahim kanseri öncüsü lezyonlar nedeniyle cerrahi geçiren hastalarda ve cin1 nedeniyle takip edilen hastalarda Pap Smear taraması hekimin uygun gördüğü sıklıkta yapılır. Bu süre genellikle 4 ay ile 1 yıl arasında değişir.

Adet dönemi dışında herhangi bir zamanda smear testi yapılabilir.

PAP Smear Testi Nasıl Yapılır?

Smear testi yapmak için vajene spekulum yerleştirilir, ardından ucunda fırça olan ince bir çubuk rahim ağzı ile temas ettirilerek rahim ağzındaki hücrelerin fırçaya alınması sağlanır. Daha sonra fırça, hücre koruyucu özel bir solüsyona konarak patolojik inceleme için patoloji hekimine yönlendirilir.

Rahim ağzından sürüntü alınması şeklinde adlandırılan bu işlem toplamda birkaç dakika sürer. Hasta ağrı ya da acı hissetmez.

Rahim Ağzında Anormal Hücre Oluşumunun Sebebi Nedir?

PAP Smear testinde anormal hücrelerin görülme sebebi çoğunlukla HPV’dir. Bununla birlikte; enflamasyon, menopoz, hormonal değişiklikler, önceden radyasyon alınması ve endometrium hücrelerinin rahim ağzına yerleşmesi de rahim ağzındaki hücresel displazinin diğer sebepleridir.

PAP Smear Testi Sonucu Nasıl Yorumlanır?

Pap Smear testi sonucu: normal servikal hücre olarak raporlandığında bu testte herhangi bir patoloji olmadığını gösterir. Ayrıca zaman zaman vajinit ve enflamasyon olarak da raporlarla karşılaşılabilir. Burada kanser hücreleri açısından bir anormallik görülmediğini gösterir. Pap Smear testinde rahim ağzı hücreleri (servikal hücre) görülmediğinde test sonucu vajinal smear olarak yorumlanır, bu tür bir durumda eğer hastanın rahmi var ise testin tekrarlanması önerilir.

Pap Smear testinde anormal bulgular ASC-US, ASC-H, LSIL (LGSIL), HSIL (HGSIL) ve AGC’dir.

ASCUS

ASCUS Nedir?

ASC-US: Önemi Bilinmeyen Atipik Skuamöz Hücre.

Pap Smear testinde görülen anormal hücrelerin nasıl yorumlanacağının bilinmediği durumları ifade eder. Hücre örneklerinde bir değişiklik görülmüş fakat bunun kanser öncüsü lezyon mu enflamasyon mu olduğu kesin olarak anlaşılamamıştır.

ASCUS Test Sonucu Olan Hastalarda Ne Yapılmalıdır?

Pap Smear sonucu ASCUS gelen hastalarda hasta 3 biçimde yönlendirilir:

Bunlardan birincisi hastanın enflamasyon olasılığını elemek için antibiyotik kullanımına başlanması ve akabinde hastaya 3-6 hafta içerisinde tekrardan Pap Smear testi yapılmasıdır. Hastanın Pap Smear sonucunun tekrardan ASCUS çıkması halinde hastaya kolposkopi yapılarak rahim ağzından biyopsi alınır.

İkincisi hastaya HPV testi yapılması ve HPV testi sonucu negatifse kanser öncüsü lezyonlar bakımından riskinin düşük olduğu kabul edilerek düzenli olarak Pap Smear testi yapılmasıdır.

Üçüncüsü ise hastaya HPV testi yapılması ve HPV testi sonucu pozitif ise hastaya kolposkopi yapılarak rahim ağzından biyopsi alınmasıdır.

ASCUS Kansere Dönüşür mü?

Pap Smear testinde en sık rastlanan sonuç ASCUS’tur. ASCUS test sonucu hastada kanser öncüsü lezyon olduğu anlamına gelmez. Fakat kanser öncüsü lezyonları olan hastaların yaklaşık %40’ının Pap Smear test sonucunun ASCUS olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle Pap Smear testi sonucu ASCUS çıkan hastalar sık sık takip edilmelidir.

ASCH

ASCH Nedir?

ASC-H: Yüksek Dereceli Lezyonun Dışlanamadığı Atipik Skuamöz Hücre.

ASCH, atipik skuamöz hücrelerin görüldüğü, bu hücrelerin arasında HSIL denilen yüksek riskli skuamöz intraepitel dokuların da bulunabildiği durumları ifade eder. Rahim ağzında prekanseröz hücrelerin var olma olasılığı yüksektir.

ASCH sonucu HSIL sonucu gibi doğrudan doğruya kanser öncüsü lezyonlar var anlamına gelmez, fakat ihtimali yüksektir.

ASCH sonucunun nedeni genellikle HPV ise de ASCH test sonucu çıkan her hasta HPV hastasıdır denilemez. Menopoz sonrası kadınlarda skuamöz hücrelerin atrofisi, metaplastik skuamöz hücreler ve enflamasyon da ASCH sebebidir. İnceleme sırasında tipik endometrial hücreler atipik skuamöz hücreler ile karıştırılmış da olabilir.

LSIL (LGSIL)

LSIL Nedir?

LSIL (LGSIL): Düşük Dereceli İntraepitelyal Lezyon.

Rahim ağzı yüzeyel epitelindeki hücrelerin CIN1 seviyesinde değiştiği anlamına gelmektedir. LSIL yalnızca serviksi değil vajinayı ve vulvayı da etkileyebilir. Ayrıca anal bölgede ve perianal ciltte de görülebilir.

LSIL sonucu olan; ergenlik dönemi ve erken yetişkinlik dönemindeki hastaların yaklaşık %60’ı kendiliğinden gerileme göstererek normale dönmektedir. Bu nedenle cerrahi en başta tercih edilen yöntem değildir. LSIL sonucu olan hastalarda kolposkopi yapılarak rahim ağzı ve etrafında anormal alanlar olup olmadığı incelenir. Anormal değişiklikler görülürse rahim ağzından ve gerekirse endoservikal alan ve endometriumdan biyopsi alınır ve incelemeye gönderilir. Biyopsi alınan bölgede CIN-2 ya da CIN-3 tipi hücreler gözlemlenmiyorsa yaklaşık 3 aylık aralıklarla Smear testi tekrarlanır. Biyopsi alınan bölgede CIN2 veya CIN3 görüldüyse LEEP ya da konizasyon uygulanabilir.

Bununla birlikte rahim ağzında hücresel displazinin en büyük nedeni HPV olduğundan hastaya HPV testi yapılır.

HSIL’ın kanser hücrelerine dönüşme riski LSIL’a göre çok daha yüksektir.

HSIL (HGSIL)

HSIL Nedir?

HSIL (HGSIL): Yüksek Dereceli İntraepitelyal Lezyon.

HSIL, rahim ağzının dış yüzeyinden başlayan kanser öncüsü lezyonların varlığını belirten sonuçtur. Bu durum tedavi edilmez ise skuamöz hücreli karsinoma adı verilen rahim ağzı kanserine yol açabilir.

Rahim ağzı yüzeyel epitelindeki hücrelerin CIN2 ve CIN3 seviyesinde değiştiği anlamına gelmektedir.

HSIL test sonucu olan hastada kolposkopi yapılarak biyopsi alınıp daha ayrıntılı inceleme yapılmalı, LEEP ve konizasyon yöntemlerine başvurulmalıdır.

HSIL Nasıl Teşhis Edilir?

HSIL, rahim ağzından Pap Smear ya da biyopsi alındığında teşhis edilebileceği gibi, rahim ağzı tamamen alındığında yapılacak inceleme ile de teşhis edilebilir

HSIL Nedeni Nedir?

HSIL, HPV’nin yüksek riskli tiplerinin neden olduğu bir durumdur. HPV 16 ve HPV 18 tipleri HSIL vakalarının yaklaşık %60’ının nedenidir.

HSIL Nasıl Tedavi Edilir?

Pap Smear testinde HSIL sonucu olan hastalarda öncelikle hekim tarafından rahim ağzı kolposkopi yöntemi ile incelenir ve gerektiği taktirde rahim ağzından ve lezyonların ilerlediği bölgelerden biyopsi alınarak patolog incelemesine gönderilir. HSIL tedavisinde CIN-2 CIN-3 tipi lezyonların ve bağlantılı olduğu yerler LEEP veya konizasyon yöntemleri ile çıkarılır. Karbondioksit (CO2) lazer ile bölgedeki lezyonların yok edilmesi mümkün ise de uygulamada nadiren tercih edilmektedir.

İleride gebelik düşünmeyen kadınlar için histerektomi tercih edilebilir.

CIN-2 tipi lezyonu olan 25 yaş altındaki kadınlarda CIN-2’nin kendi kendine gerileyebilme ihtimali nedeniyle cerrahi tercih edilmez. Bununla birlikte CIN-2 tedavisinin gebe kadınlarda gebeliğin ikinci trimesterında düşüğe neden olabilmesi ve lezyonların kendi kendine gerileyebilmesi nedeniyle tercih edilmemektedir.

AGC

AGC Nedir?

AGC: Atipik Glandüler Hücre.

Nadiren karşılaşılan bir sonuçtur. İncelenen hücrelerin rahim ağzına değil rahim içine ait olduğunu gösterir. Rahimdeki endometrial dokunun rahim ağzına yerleştiği durumlarda AGC sonucu çıkabileceği gibi rahim içi dokunun rahim ağzına dökülmesi sebebiyle inceleme için alınan örnekte rahim içi doku bulunmuş da olabilir. Bu nedenle rahim ağzının hekim tarafından dikkatlice incelenmesi gerekmektedir.

CIN

CIN (Servikal İntraepitel Neoplazi) Nedir?

CIN, rahim ağzında kanser öncüsü değişikliklerin görülmesini ifade eder. Bu değişiklikler zaman içerisinde skuamöz hücreli karsinom adı verilen rahim ağzı kanseri tipine dönüşebilir. CIN, kansere dönüşme riski en az olan CIN-1 ve en yüksek olan CIN-3 olmak üzere 3 seviyeye ayrılır.

CIN bir kanser türü değildir, değişikliğe uğrayan hücrelerin ilerleyen dönemlerde kansere dönüşebileceğini ifade eder.

Patolog tarafından yapılan incelemede; epitel hücrelerin yerini atipik skuamöz hücrelerin alma oranına göre CIN seviyeleri incelenir.

CIN-1

CIN-1 Nedir?

CIN-1’de atipik skuamöz hücreler epitel dokunun 1/3’ünde bulunur ve koilosit adı verilen atipik hücreler görülür.

CIN-1’e LSIL adı da verilir.

Kanser geliştirme riski düşüktür. Tedavi olmaksızın zaman içerisinde bağışıklık sistemi tarafından düzelme olasılığı yüksektir. 

CIN-2

CIN-2 Nedir?

CIN-2’de atipik skuamöz hücreler epitel dokunun 2/3’ünde bulunur, daha koyu renkli ve skuamöz hücrelerden daha az gelişmişlerdir.

CIN-2’ye HSIL adı da verilir. CIN-3 de HSIL olarak adlandırılır fakat CIN-2’nin kansere dönüşme riskli CIN-3’e göre daha azdır.

CIN-2, bazı yönleriyle CIN-3 bazı yönleriyle CIN-1 ile karşılaştırılabilmektedir. Bir lezyonun histopatolojik olarak CIN-2 olup olmadığını incelemek için P16 protein değerine bakılmalı ve pozitif ise CIN-2 olarak değerlendirilmelidir.

Bazı çalışmalarda CIN-2’nin tedavi edilmediğinde kendiliğinden %30 – %50 arasında gerileme ihtimali olduğu değerlendirilmiştir fakat bu hastaların bulgularının hekim tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bazı araştırmalar HPV-16 tipinin yol açtığı CIN-2 lezyonların diğer yüksek riskli onkojenik HPV tiplerinin yol açtığı lezyonlardan ve onkojenik olmayan HPV tiplerinin yol açtığı lezyonlardan gerilemeye daha az meyilli olduğunu göstermektedir. Bu nedenle HPV-16 pozitif olan ve CIN-2 olan hastalar sıklıkla takip ve tedavi edilmelidir.

P16 proteini nedir?

P16, HPV’nin yüksek riskli tipleri ile enfekte olan hücrelerin yüksek miktarda salgıladığı proteindir. CIN-2 ve CIN-3 vakalarının hemen hepsinde görülür. Bu nedenle incelemeye gönderilen örnekler patologlar tarafından immünohistokimyasal olarak teste tabi tutularak hücrelerin içerisindeki P16 proteini incelenir. P16 reaktif yada P16 pozitif olarak adlandırılan durumda CIN-2 ve CIN-3 dışındaki durumlar dışlanarak CIN-2 veya CIN-3 teşhisi konulur.

CIN-3

CIN-3 Nedir?

CIN-3’te atipik skuamöz hücreler epitel dokunun baştan aşağı tamamında bulunur, koyu renkli ve az gelişmişlerdir.

CIN-3’ye HSIL adı da verilir. CIN-3 CIN seviyeleri arasında kansere dönüşme riski en yüksek CIN seviyesidir. İnstu karsinom adı da verilir.

CIN-3 teşhisi alan hasta mutlaka tedavi edilmelidir.

HPV Testi ve HPV tedavisi

HPV – Smear – HPV Aşısı
HPV – Smear – HPV Aşısı

HPV Nedir?

HPV, açık ismi ile Human Papilloma Virus adı verilen papillomavirüs ailesinden bir virüstür. Bu virüsün günlük hayatımızda sıkça dillendirilmesinin nedeni kadın genital sisteminde rahim ağzı kanserinin ana nedeni olmasıdır. HPV, genital ve anal bölgede ya da vücudun farklı bölgelerinde sebep olduğu siğiller nedeniyle de tedavi gerektiren lezyonlara neden olur. Dünya genelinde her yıl binlerce kadının rahim ağzı kanserine yakalanmasına yüz binlerce kadının da rahim ağzı kanserine giden patolojiler nedeniyle ameliyat olmasına neden olmaktadır.

HPV rahim ağzı kanseri dışında vajina, vulva, anüs ve orofarengeal kansere de neden olabilir. Erkeklerde de anüs, penis, orofarengeal kansere neden olabilen bir virüstür.

HPV (Human Papilloma Virus) Nasıl Bulaşır?

HPV en sık cinsel yolla bulaşan bununla birlikte; ciltteki lezyonlardan (deriden deriye temas), kontamine yüzeylerden (havlu vb.) ve doğum kanalından (anneden bebeğe) da bulaşabilen bir virüstür.

HPV’nin en önemli bulaş şekli cinsel yolla bulaş olduğu için cinsel yolla bulaşan bir hastalık olarak anılmaktadır. Vajinal seks dışında anal seks veya oral seks ile de HPV bulaşması mümkündür. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında en yaygınıdır.

HPV hiç belirti göstermemesine rağmen de bulaşıcı bir özelliğe sahiptir bu nedenle hiç HPV belirtisi görülmeyen cinsel partnerden HPV bulaşabilir.

Cinsel ilişkiye girilen partner sayısının artması ve cinsel ilişkiye girme yaşının erken olması HPV bulaşma olasılığını artırmaktadır. Kişi kendisi çok sayıda partner değiştirmemişse bile partnerinin daha öncesinde çok sayıda partnerinin olması da HPV riskini artırmaktadır.

Cinsel aktif kadınların yaklaşık %80’inde HPV varlığı gözlemlenmektedir. Partnerinde HPV olan kişilerin yaklaşık %60’ında da ortalama 3 ay gibi bir sürede HPV lezyonları gözlemlenmektedir.

HPV’den Korunma Yolları Nelerdir?

HPV’den korunmanın en kolay yolu HPV aşısıdır. HPV aşısı 9 yaşından itibaren yapılabilen bir aşıdır. İlk cinsel ilişkiden önce HPV aşısı uygulanması ile HPV’ye karşı en yüksek koruyuculuğa ulaşılır. 9 yaşından 15 yaşına kadarki kız ve erkek çocuklarına 2 doz, 6 ayda 1 olarak uygulanır. 15 yaşından sonraki aşılamalar 3 doz olarak uygulanır. 26 yaşına kadar herkesin HPV aşısı olması önerilir. 27 yaş – 45 yaş arasında HPV aşısı konusunda hekime danışılması önerilir. Dünyada birçok ülke bu nedenle HPV aşısını ulusal aşı programına dahil etmiştir. Türkiye’de HPV aşısı henüz ulusal aşı programı içerisine alınmamış ise de dava yoluyla aşı bedelinin tazmini mümkün olabilmektedir. İkili HPV aşısı ve dörtlü HPV aşısından sonra Türkiye’ye yeni gelen 9’lu HPV aşısı ile HPV’nin 9 tipine: HPV 6, 11, 16, 18, 31, 33, 45, 52 ve 58’e karşı korunmak mümkündür.

HPV bulaşını önlemenin diğer yolu cinsel ilişki sırasında kondom gibi bariyer yöntemlerin kullanılmasıdır.

HPV Aşıları Nelerdir?

Cervarix aşısı (ikili): HPV’nin en çok kanserle ilişkilendirilen tipleri HPV 16 ve HPV 18’e karşı korur.

Gardasil aşısı (dörtlü): HPV’nin kanserle ilişkilendirilen HPV 16 ve HPV 18 tipleri ile birlikte kondilomlara yol açan HPV 6 ve HPV 11’e karşı koruma sağlar.

Gardasil-9 aşısı (dokuzlu): HPV’nin kanser yol açma riski yüksek olduğu için yüksek riskli tip olarak adlandırılan; HPV 16, 18, 31, 33, 45, 52, 58 tiplerine karşı ve kondilomlara yol açan HPV 6 ve HPV 11’e karşı korur.

HPV aşıları kas içine yapılmakta olup genellikle koldan uygulanmaktadır.

HPV Enfeksiyonunun Belirtileri Nelerdir?

HPV hiç belirti göstermeyebilir. Her HPV enfeksiyonu olan kişinin HPV belirtileri olmaz. Bağışıklık sistemi HPV’yi %90 oranında vücuttan uzaklaştırmaktadır. HPV testi pozitif olmasına rağmen belirti göstermeyen kişinin bağışıklık sisteminin güçlü olması HPV belirtileri göstermesini engellemiş olabilir. Fakat vücuttan uzaklaştırılamayan HPV, çeşitli belirtiler ile kanserli hücreye dönüşmenin emarelerini göstermeye başlamaktadır.

HPV belirtileri virüsle temastan sonraki 2 ay ila 6 yıl arasındaki sürede ortaya çıkabilir. Kadınlardaki HPV belirtileri, kadın cinsel organının girintili çıkıntılı olması nedeniyle her zaman görülemeyebilir fakat erkeklerdeki HPV belirtilerinin görülmesi daha kolaydır.

Kadınlarda HPV belirtileri; vulvada, vajende, servikste, anüste iğne başı ya da karnabahar görüntüsündeki kabarıklıklardır (kondilom-siğil).

Erkeklerde HPV belirtileri; peniste, testislerde ve anüste iğne başı ya da karnabahar görüntüsünde kabarıklıklardır (kondilom-siğil).

Ayrıca ağız içinde dilde, boğazda ve tonsillerde, gırtlakta ve yutakta da HPV belirtileri görülebilmektedir.

Kadın ve erkekte görülen bu lezyonlara genital siğil (kondilom) adı da verilmektedir.

HPV Kanser Yapar mı?

HPV’nin her tipi kanserleşmeye neden olmaz. Kanserleşmeye neden olma ihtimallerine göre HPV virüsleri düşük ya da yüksek riskli olarak gruplandırılırlar. Düşük riskli HPV tipleri kanser ile ilişkilendirilmez iken; yüksek riskli HPV tiplerinin (HPV 16,18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59, 66, 68) ileride kansere yol açma riski yüksektir. 

Bilimsel olarak rahim ağzı kanseri ile HPV virüsü arasındaki ilişki çok net bir biçimde tanımlanmıştır. HPV rahim ağzı kanserinin en önemli nedenidir. Özellikle serviks kanserinin %99,7’si HPV’nin belirli tiplerinden kaynaklanmaktadır.

HPV testinde yüksek riskli HPV tiplerinin pozitif olması ve smear testi ile kanser hücrelerine dönüşebilecek anormal hücrelerin belirlenmesi, hastanın uzun vadede rahim ağzı kanseri için risk altında olduğunu gösterir.

Yüksek riskli HPV türleri, kanser riskini artıran bir faktör ise de immün sistemde (bağışıklık sisteminde) zayıflama olması halinde kanser ortaya çıkmaktadır. İmmün sistemdeki zayıflık yalnızca genel bağışıklığın düşmesi olarak değil; HPV bulaşı olan bölgedeki lokal bağışıklığın düşmesi olarak da gerçekleşebilir. Bu nedenle genel bağışıklık sistemini artırıcı ilaç takviyeleri lokal bağışıklığı artırmayacağından bu takviyeler HPV’ye karşı fayda göstermeyebilir. Bununla birlikte otoimmün hastalığı olan kişilerde HPV’nin vücuttan atılım süresi uzadığından bu süre içerisinde kanserleşme olasılığı daha yüksektir.

HPV’nin Tedavisi Var mı?

HPV tedavisinde lokal immün sistemi artırmaya yönelik ilaçlar kullanılsa da bu ilaçların kanıtlanmış bir etkinliği yoktur.

Genital Siğil Tedavisi

Genital Siğil (Kondilom) Nedir?

Genital siğil (kondilom) HPV enfeksiyonu sonucu oluşan cilt yüzeyindeki kaşıntılı, kabarık lezyonlara verilen isimdir. Bu lezyonlar bulaşıcıdır ve yayılma eğilimindedir.

Genital Siğil (Kondilom) Nasıl Tedavi Edilir?

Genital siğil (kondilom) tedavisi oluşan lezyonların yok edilmesi esasına dayanır. Genital siğiller; lezyonlar üzerine asit uygulamaları, lezyonları dondurarak dökme uygulamaları, koter adı verilen cihaz ile lezyona ısı uygulayarak dökme uygulamaları ve lokal kremler ile tedavi edilebilir.

Kolposkopi

Kolposkopi Nedir?

Kolposkopi, inceleme amacıyla rahim ağzı görüntüsünün yaklaşık 40 kata kadar büyültülebildiği görüntüleme metodudur. Kolposkopik görüntü ya mikroskop benzeri sistemler ile ya da görüntünün direkt monitöre yansıtıldığı sistemler ile elde edilebilir.

Kolposkopi Nasıl Yapılır?

Kolposkopi sırasında öncelikle vajene spekulum yerleştirilerek rahim ağzı görülür. Ardından rahim ağzının olağan yapısı incelenir, anormallikler tespit edilir. Daha sonra rahim ağzına seyreltilmiş asetik asit uygulanarak bu uygulama sonrasında rahim ağzında oluşan anormal bulgular değerlendirilir. Uygulama sonrasında rahim ağzında punktuasyon, anormal damarlanma, asetowhite epitel ve benzeri patolojilerin görüldüğü yerlerden biyopsi alınır. Bu biyopsiler patolojik incelemeye gönderilir.

Kolposkopi Ağrılı Bir İşlem midir?

Kolposkopi anesteziye ihtiyaç duyulmayan bir işlemdir. Bu işlem sırasındaki biyopsilerde hastalar çok az ağrı hissederler. Çok ender olarak hastanın isteğine göre anestezi altında da kolposkopi yapılabilmektedir.

Uzmanınıza Danışın

İstanbul Avrupa Yakasında bulunan kliniğimize yukarıda açıklanan konu ile ilişkili muayene ve tedavi hizmetleri için google konum adresinden Doç. Dr. Murat Ekmez’in kliniğine kolayca ulaşabilirsiniz ve uzun yıllara dayanan tecrübe ve bilgi birikiminden faydalanabilirsiniz. Sizin için en uygun ve ekonomik çözümü birlikte kararlaştırabilirsiniz, size özel hizmet alabilirsiniz. Daha önce konulmuş tanı ve tedavi önerileri konusunda ikinci görüşe ihtiyacınız varsa Doç. Dr. Murat Ekmez doğru bir adrestir. İletişim ve ulaşım bağlantılarımızı kullanarak randevu oluşturabilirsiniz.

Yasal Uyarı

Bu yazıda ele alınan konu ile ilgili bilgiler Doç. Dr. Murat Ekmez’in Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinin hizmetlerine ilişkin ön bilgilendirme vasfındadır. Bu yazıda ele alınan tanı ve tedavi hizmetleri ile ilişkili bilgiler güncel bilimsel kaynaklardan hazırlanmıştır. Buradaki bilgiler hiçbir hastalığın tanı ve tedavisinde kullanılamaz, kullanılması durumunda kısa ve uzun vadede doğabilecek zararlar ile ilişkili sorumluluk uygulayan kişi veya kişilere aittir.

Diğer yazılarımız: